25 Kasım 2013 Pazartesi

Kayboluş

Her akşam uyuya kalıyorum.
Hiçbir şeyi düşünmeden sadece uyuyorum.
Hayal dünyama kaçıyorum.
Yoldaki tehlikeleri atlatarak.
Düşünmüyorum.
Acıyı.
Tutkuyu.
Mutluluğu.
Aşkı...
Kaçıyorum bunlardan.
Uyumadan önce bunları düşünmek istemiyorum.
Ama beni buluyorlar.
Yolun yarısında yakalıyorlar.
Tatlı uykumdan nefessiz kalarak uyanıyorum.
Boğuluyorum.
Her akşam.
Herkes tarafından.
Aşklarım tarafından.
Başarısızlıklarım tarafından.
Sorumluluklarım tarafından.
Zaman tarafından..
Ve ben artık kayboluyorum.
Beni bu zamana bağlayan her şeyden bağımsız...

21 Kasım 2013 Perşembe

Galiba böyle...

Şu an saklandığım yerde mutluyum. Ya da en azından öyle görünmeyi iyi beceriyorum.
Galiba yaşıyorum ama yaşadığımı hissetmiyorum.
Ruhum boş ve neler olduğunu anlamaya çalışıyor.
Unutmaya çalışıyor.
İnsan hayatının yarısını unutmaya çalışırsa nasıl yaşar.
Unutmak istemiyorum.
Ama bir geleceğim olması için şart.
Yoruluyorum. Bitkin düşüyorum ama hiçbir zaman yapmadığım gibi yıkılmıyorum.
Bunların hepsini en azından yaptığımı biliyorum.
Ama boşlukta gibi hissediyorum.
Hatta boş bir çukurda yalnız başıma oturuyorum...
Dışarı çıkarmaya çalışanlardan kaçarak.



16 Ekim 2013 Çarşamba

Ölümüme dokunurum...

''Sana bakınca,
 Konuşamam.
 Dilim sessizleşir, sertleşir.
 Tenimde hafif hafif alevler belirir,
 Artık gözlerimle göremem,
 Kulaklarımla duyamam.
 Bedenimden soğuk terler boşanır,
 Titremeler beni esir alır,
 Çayırlardan daha yeşil olurum,
 Ölümüme dokunurum.''

Bir Tanrı'nın sözleridir bunlar Tanrıça'sına söylenmiş en güzel nakaratlardır.

2 Ekim 2013 Çarşamba

Sınana Sınana

İnsanlar kötü bir olay olduğunda, yeniden doğmak isterler.
Benim başıma bazen iyi, çoğunlukla kötü bir sürü olay geldi ama bir gün olsun yeniden doğmak istemedim.
O olayların hepsi benim ne kadar iyi biri olduğumun göstergesi bence.
Çünkü annem hep şöyle der ''Allah sevdiği kulunu sınar.''
Sınana sınana ...
Hayatımın mükemmel bir hal alacağına eminim.
Zaman alacak ama sabırlı biriyim.


1 Ekim 2013 Salı

Savunmasız

Bazen korkunç şeyler olur ve siz buna hazır değilsinizdir.
Bana da tam olarak öyle oldu.
8 yaşında küçük bir çocukken babamın gerçek yüzüyle tanıştım.
Ve o günden beri her gün daha da bir nefret ettim.
Ve o günden beri her şeye hazırlıklı oldum.
Her şeyin her zaman mükemmel olamayacağına;
Her istediğimi alamayacağıma;
Her zaman  mutlu olamayacağıma ve daha bir sürü şeye her zaman hazırlıklı oldum.
Ta ki bir gün çok sevdiğim o insan kalbimi benden söküp alana dek.
Ben her şeye hazırlıklıyım.
Ama ''O'' kişiye hazırlıklı değilim.
Benim savunmasız noktam ''O'' işte. 


7 Eylül 2013 Cumartesi

Yeniydim Ben

Hayata karşı o kadar yeniydim ki . İnsanlar üstüme basıp kirletmek istediler. Sustum. Sustukça kirlettiler. Bir gün karşılarına yıkanıp, temizlenip geldim. O zamanda dışladılar beni. Sanki kötü biriymişim gibi itip kaktılar. Ben öyle hissettim. Her ne olduysa yıkanıp geldim karşılarına sonra ne mi yaptılar. Suyumu  kestiler. Kaynağımı. Ben o gün tekrar yeniden başlayamadım işte.. Bir gün sen geldin umut ışığım oldun. Bana su verdin , iyi baktın , iyi davrandın. Sonra bir gün kullanıp attın. Tıpkı diğerlerinin yaptığı gibi kirlettin beni. Ama bu canımı yaktı işte. Hayata karşı hep sapsağlamdım oysa ki. Ama sen beni öyle kirlettin ki . Ben kendimi bulamadım o gün. Gene lazımsın bana . Kullanıp atsan da . Benim yeniden temizlenmem lazım. Belki o zaman senden de kaçabilirim.

3 Eylül 2013 Salı

Oyuncu

Çocukken çok iyi rol yaparmışım. Bir sürü de videom var
Hala öyle iyi rol yapabiliyor muyum ? Emin değilim aslında.
Ama mutluymuş gibi yapabiliyorum. Özlemiyormuş gibi .
Eğleniyormuş gibi ve daha bi sürü hayatsal aktiviteyi yapabiliyormuş gibi yapabiliyorum.
Her şey tamam da benim en merek ettiğim.
Normal bir insanmış gibi yapabilip - yapamadığım ?

Hayatın bir sahne , bizim de oyuncular olduğumuz kesin.
Peki kim başrol ?
Kim daha iyi bir aktör ve ya aktrist ?
Bu hayatta sağ kalmayı başaranlar mı ?
Mutlu olanlar mı ? ya da Zengin olanlar mı ?
Hayallerini yaşayanlar mı ?
Yoksa Aşık olanlar mı ?
Kim daha çok yaşıyor ?..

Cevaplanması gereken çok soru ve çok az zaman var.

1 Eylül 2013 Pazar

Merak Öldürüyor

Çocukken çok yaramazmışım.- Hala da öyleyimdir.- Her şeyi karıştırıp.
Etrafı dağıtırmışım. Her yerde.
Anneme göre beni durdurmak o kadar kolay da değilmiş.
Meraklıymışım yani hayata o kadar meraklıymışım ki ; Kediyi merak öldürür ,derler. Tam olarak ölmüş sayılmam. Ama o kadar yakınım.Fazla merak iyi değilmiş.

Hayat'ı hep merak ettim ama çok küçük yaşta gerçekleriyle yüzleştim.
Dünya'yı hep merak ettim ama kendi sonumuzu hazırladığımızı öğrenince, sustum.
Bunlar ve bir sürü şeyden sonra hala meraklıyım ama merak öldürüyor.
İçten tüketen bir kanser gibi...


Mutlu çocukluk anılarım hızla tükeniyor.Bir de bunlar mutlu olanlar. Ama olaylar başlamadan önce ki mutlu günlerim bunlar.
 Önemliler.

Barıştım

Daha çok küçükmüşüm. Galiba 2-3 yaşlarındaymışım. Mersine yeni taşınmışız. Şu an oturduğumuz siteye yeni taşınmışız. 2000 yılı tam. Ve ben o yaşıma kadar hiç konuşmamışım.
Küsmüşüm herkese.
 İşaret diliyle anlaşıyormuşum. Ama her şeyin ne olduğunu da çok iyi biliyormuşum.Ama konuşmuyormuşum. Annemin dediğine göre ''Biriktiriyormuşum''. Bir gün şu an oturduğumuz sitede bir ev almak için dolaşırken. Sitenin içindeki otelin önünde durmuşum. Ve anneme ''Anne bu duvar çatlamış.'' demişim.
İlk cümlem bu işte. Ne bir anlamı var. Ne başka bir şeyi.
Ama manevi değeri çok büyük. Hikayesini de biliyorum. Adana depreminde çatlamış .
Yenilenirken de dokundurtmadım zaten kapanmıyormuş da.
İşte evimi bu yüzden seviyorum. Ben burada büyüdüm koskoca 13 yılım burada geçti.
Bazen oraya gidip bakıyorum. O duvar benim ilk cümlem.
O duvar benim hayatla barıştığım günün temsili ifadesi.

30 Ağustos 2013 Cuma

Hayatımın İlk Anısı

İşte bu benim ilk anım. Anılar defterimin de ilk sayfası.

13 Kasım 1998 de Ankara da bir cuma günü başladı her şey.
Annem o gün ağabeyim Egemen'i doktora götürmüştü Ve şansa bakın ki aç gitmiş. Ve doktoru annemi ameliyata almak istemiş. Tabi annem biraz heyecan yapıp korkmuş ve yanında kimsesi de yokmuş. Bu yüzden kaçmış ve evde iki gün tatil boyunca beklemiş.
16 Kasım 1998 de Ankara da bir ''Pazartesi'' sabahı ben bu dünya da yeniden doğdum.
Aslında doğmamam gerekiyordu. Yani biraz karambole gelmişim diyebiliriz. 
Annem bana lohusa döneminde hamile kalmış . Ve benim doğmam biraz tehlikeliymiş. 
Bu yüzden annem dışında ailedeki kimse beni istememiş. 
Hatta baba tarafı hiç istememiş. Nasıl olsa soylarını ilerletecek bir erkek torunları olmuş.
Ama anneannemin anlattığına göre beni ilk anneannem kucağına almış ve demiş ki anneme ''İyi ki doğurmuşsun bu güzel kızı'' .Böylece zaten adımı da anneannem koymuş. 
Ailenin son küçük kız torunu olduğum için.

İşte o gün bu ailenin beni kabul ettiği gün..

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Dürüstçe

Nasıl başlamalıyım bilmiyorum.
Bu duygu kırmızı defterime başlamadan önce de olmuştu. Ama yanında getirdiği o diğer rahatlama duygusu sayesinde mutluyum artık.
Hafif hissediyorum.
Kimsenin bunu bozmasına izin vermemek gibi bir de niyetim var.
Kesin özenti diyecekler. Kime ne benden ?!
Beni dinleyin.
Beni tanıyın.
O zaman tarafınızı seçersiniz.

Translate